ESP’DEN “SUMUD FİLOSU’NA SES VER” KAMPANYASI, BURJUVA POLİTİKALARINA YEDEKLENMEKTİR!

Emperyalizmin “Yardım” Kuruluşları, Emperyalizmin Suçlarını Aklama Kurumlarıdır!

SUMUD, EMPERYALİZMİN KURUMUDUR!

ESP’DEN “SUMUD FİLOSU’NA SES VER” KAMPANYASI, BURJUVA POLİTİKALARINA YEDEKLENMEKTİR!

KUYRUKÇULUKTUR!

ÖNCÜLÜK KOMPLEKSİ İLE YAPILMIŞ KAMPANYADIR!

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın da desteklediği SUMUD Filosu’na Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) de destek çağrısı yaptı. Çağrıyla da yetinmeyen ESP, İstanbul’da duvar yazılamaları yaptı.

ETHA’da yayınlanan ESP açıklaması şöyle: “Sumud Filosu’na ses ver”, “Filistin’e ses ver, katliamı durdur” yazılamaları yapan ESP’liler, “Siyonist ablukayı kırmak ve Gazze’ye insani yardım ulaştırmak için oluşturulan Küresel Sumud Filosu’na destek olalım, siyonist İsrail’in soykırımına karşı Filistin’e ses verelim katliamı durduralım” (ETHA, 5 Eylül 2025)

Peki Sumud Kim? Sumud Filosu Kimin Filosu?

Küresel Sumud Filosu diye anılıyor. “Özgürlük Filosu Koalisyonu”, “Küresel Gazze Hareketi”, “Mağrib Sumud Konvoyu” ve Malezya merkezli “Sumud Nusantara” organizasyonunun yer aldığı ve 50’ye yakın ülkeden 100 civarında teknenin katıldığı bir filo. Filo, esas olarak emperyalistlerin desteklediği, finanse ettiği sivil toplum kuruluşlarından oluşmaktadır. Filonun içinde lüks yelkenli tekneler, yatlar da var.

Filoya Türkiye’den de 100 civarında kişi katıldı. Türkiye’den katılan STK’ların içinde İHH, MAZLUM-DER, Özgür-Der, Ecir Kapısı Derneği gibi AKP yardakçısı kurumlar var.

Katılımcıların arasında ise Saadet Partisi Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan, Bursa Milletvekili Mehmet Atmaca, Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün ve HÜDA-PAR Mersin Milletvekili Faruk Dinç yer alıyor.

Uluslararası katılımcılardan bazıları da şöyle; Greta Thunberg (İsveçli iklim aktivisti), Liam Cunningham (İrlandalı aktör), Susan Sarandon (Amerikalı aktris ve aktivist), Adèle Haenel (Fransız sinema oyuncusu ve aktivist), Mandla Mandela (Güney Afrika) Nelson Mandela’nın torunu ve Mariana Mortágua (Portekizli parlamenter) gibi tanınmış sanatçılar, politikacılar ve emperyalizmin ajanları bulunmaktadır.

Küresel Sumud Filosu’nun amacı şöyle tanımlanıyor: “Farklı ülkelerden sivil teknelerin Gazze’ye insani yardım ve erişim talebini barışçıl, şiddetsiz yöntemlerle görünür kılmak üzere koordineli şekilde hareket ettiği bir girişimdir. Lojistik, hukuk, sağlık ve iletişim ekipleriyle çalışır; finansman ağırlıkla bağış temellidir.” Yani emperyalist tekellerin finanse ettiği kurumlardır.

Sumud’un kelime anlamı: Arapça “kararlılık” veya “sarsılmaz azim” anlamlarına gelen Sumud, 1967’deki Altı Gün Savaşı’nın ardından Filistin halkı arasında baskı ve direnişi anlatan bir kavrama dönüştü.

Sumud kavramı; Filistinlilerin topraklarında kalması, Filistin kimliğinin ve kültürünün canlı tutulması ile şiddet içermeyen sivil itaatsizlik gibi yollarla işgale direnip alternatif kurumlar inşa etmenin yollarının aranmasını ifade ediyor.

Burada özellikle üzerinde durmamız gereken kavram şu: “şiddet içermeyen sivil itaatsizlik.”

“Şiddet içermeyen sivil itaatsizlik” kutsal bir amaç gibi görünüyor fakat 65 bin Filistinlinin katledildiği Gazze’de “şiddet içermeyen” demek ikiyüzlülüktür. Bir katliam var, Filistin’in işgali var. 45 kilometre kareye iki milyon Filistinlinin sıkıştırıldığı Gazze şehri yerle bir edilmiş durumda. Bu durumda “şiddet içermeyen sivil itaatsizlik” ne demek? Ne anlam ifade eder?

65 bin Gazzeli katledilirken Sumud Filosu’nu oluşturan kurumlar ne yaptılar? Gazze’de İsrail bombardımanından yerle bir olan yıkıntılardan başka bir şey yok. Her gün Gazzeliler açlıkla öldürülerek teslim alınmak isteniyordu. Bütün dünyanın gözleri önünde İsrail ve ABD Gazze’yi işgal edeceğim diyordu. Sumud’u oluşturan STK’lar sivil itaatsizlikten ve açlıktan ölen Gazzeliye gıda yardımı götürmek için Gazze’ye gidiyorlar.

Gazzeli, ölümü direniş silahına dönüştürmüş; Gazzelinin tepesine her gün bombalar yağarken Gazzelinin karnı ha aç ölmüş ha tok ölmüş, bunun ne önemi var?

Gazzelinin vatanına ihtiyacı var. ABD’nin, İsrail’in Gazze’yi işgaline karşı çıkmadan, işgal altındaki Gazzeliye tok ölsünler diye gıda yardımı yapmak emperyalizmin suçlarını örtmektir. Sumud Filosu’nu oluşturan STK’lara Türkiye’nin de içinde yer aldığı 50’ye yakın ülke destek veriyor.

Peki bu ülkeler İsrail’e karşı ne yaptılar? Örneğin Türkiye ne yaptı? Sözde karşı çıkıyormuş gibi görünürken İsrail ile milyarlarca dolarlık ticari ilişkiyi sürdürdü. Sumud Filosu’nu destekleyen, finanse eden ülkelerin hepsi aynı zamanda Türkiye gibi İsrail ile ticari ilişkileri sürdüren ülkelerdir.

Gazze’de İsrail katliamlarının başından bu yana AKP faşizmi ticari ilişkilerini gizlemeye çalışsa da hep artarak sürdü. Hatta doğrudan İsrail’e askeri malzemeler sattı. Bütün bunlar basında yazılan çizilen ve bilinen gerçekler.

Peki durum böyleyken emperyalist ve işbirlikçi tekellerin finanse ettiği ve onların kirli işlerini örtbas etmek için kullandığı STK’ların oluşturduğu Sumud Filosu’na ESP, (Ezilenlerin Sosyalist Partisi) neden destek veriyor?

İsrail karşısında Filistin halkına kim destek verirse onun yanındayız mantığından hareketle mi destek veriyor ESP?

HAYIR!

Eğer öyle olsaydı ESP, aynı günlerde Avrupa’nın dokuz ülkesini ve 13 şehrini geçerek “Filistin’e Can Olmaya Gidiyoruz” diyerek yola çıkan Halk Cephesi’nin “Zafere Kadar Heyeti”nin yürüyüşüne de bir destek açıklaması yapardı.

Ama yapmadı; iki hafta süren Halk Cephelilerin Zafere Kadar Heyeti’nin yürüyüşü hakkında tek bir açıklama yapmadı. Üstelik Zafere Kadar Heyeti’nin işbirlikçi Mısır Devleti tarafından havaalanında gözaltına alınıp Gazze’ye sokulmamasına rağmen ESP başta olmak üzere bütün olarak reformist, oportünist soldan çıt çıkmadı.

Neden?

Bu soru ülkemiz solu tarafından cevaplanması gereken sorudur? Oysa Filistin davası bizim davamızdır. Filistin davasını kendi devrim mücadelesinden ayrı görmemiş ve can vermiştir Türkiye devrimci hareketi. Ve bugün yine “insani yardım” için değil, FİLİSTİN’E CAN OLMAYA GİDİYORUZ diyerek her türlü bedeli göze alarak giden devrimciler varken reformist, oportünist sol Filistin davasında da emperyalizmin STK’larına yedeklenmiştir. Filistin davasında da esas olarak emperyalist politikaların etkisi altındadır. Bağımsız bir politikası yoktur.

ESP ise bunun en karakteristik örneğidir. ESP, Sumud Filosu’nu oluşturanların kimler olduğunu, destekleyenlerin kimler olduğunu, filoda yer alanların kimler olduğunu pekala bilmektedir. Buna rağmen ESP’nin böyle bir kampanya yürütmesi sol adına kabullenilebilir değildir. Ancak Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin burjuvaziyle ezilenler arasındaki çizgisi iç içe geçmiştir. Hatta aralarında bir çizgiden söz etmek mümkün değildir. Çünkü ESP, burjuva düzen içine yerleşmeye çalışan bir partidir. Daha ilerisi Suriye’de Kürt milliyetçilerin kuyruğuna takılarak emperyalist ABD’nin doğrudan “Kara Gücü” olarak kendisini kullandıran bir partidir.

Ve yine Halk Cephesi’nin Filistin’e yürüyüşünden haberi vardır. ESP’nin Sumud’u desteklemesi, onlar için duvar yazılamaları yapması ve yine Halk Cephesi’nin iki hafta süren yürüyüşü hakkında tek bir satır yazmamaları bilinçli bir tercihtir. Bu tercih devrim ve düzen tercihidir. ESP’nin emperyalist politikalara, AKP faşizmine yedeklenme tercihidir. ESP “öncülük” kompleksiyle emperyalist ve işbirlikçilerinin politikalarına yedeklenmeye soldan “öncülük” yapmaktadır. Bu onların Rojava’da “kara gücü” olmalarına uyumlu bir “öncülük”tür.

SUMUD’U DESTEKLEYEN VESUMUD HEYETİNE MİLLETVEKİLLERİNİ GÖNDEREN AKP FAŞİZMİ BAŞINDAN BERİ İSRAİL’E DESTEK VERMİŞTİR VE VERMEKTEDİR!

BASINDAN: HABER MERKEZİ’NİN HABERİ

(…) “İktidar ve yandaşların tekeline almaya çalıştıkları “Filistin hassasiyeti” ise gerçeklerle örtüşmüyor. İsrail tarafından uluslararası sularda saldırıya uğrayıp alıkonulan Küresel Sumud Filosu’ndaki 36’sı Türk 137 aktivisti taşıyan uçağın İstanbul Havalimanı’na indiğinde yaşanan görüntüler de tepki çekti. KADEM Mütevelli Heyet Başkanı ve Selçuk Bayraktar’ın eşi Sümeyye Erdoğan Bayraktar da Küresel Sumud Filosu’nda yer alan aktivistleri İstanbul Havalimanı’nda karşıladı. Burada açıklamalarda bulunan Bayraktar, “Öyle büyük bir zulüm öyle büyük bir haksızlık ki ve o kadar uzun süredir devam ediyor ki gerçekten artık hiçbir şekilde dediğiniz gibi insanlar bunu kabul etmiyor” ifadelerini kullandı. Pek çok sosyal medya kullanıcısı, Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın eşi Selçuk Bayraktar’ın Baykar ile İsrail’e silah satan Leonardo, LBA Systems adlı ortak girişimi kurduğunu hatırlattı.

Hükümet ve yandaşlar Filistin’e destek amacıyla pek çok kez miting düzenledi. Sivil toplum örgütlerinin katıldığı bu mitingler siyasi bir şova dönüştürülürken hilafet bayrakları açıldı. Ticaretin bitiği söylenmesine rağmen şüphe çeken ticaret rakamları da sürekli gündem oldu. İktidarın İsrail konusundaki ikircikli tavrından öne çıkan bazı gelişmeler ise şöyle özetlenebilir:

-İsrail ile ticaret Gazze’deki katliamın başlangıcından aylar sonra bile açıktan devam etti. 7 Ekim 2023’te başlayan savaşın ardından Türkiye’den İsrail’e ihraç edilen termal tayt, içlik gibi tekstil ürünlerinin İsrail askerlerince teslim alındığına ilişkin görüntüler ortaya çıkmıştı. Filistin’in yanında olduklarını iddia eden AKP iktidarı İsrail’le ticarette gaza bastı. TİM’in raporuna göre İsrail’le yapılan ticaret sürekli artarken ihracat 1 milyar 140 milyon 574 bin doları buldu. Ayrıca iktidarın ‘sıfırlandı’ dediği İsrail ile ticareti bu kez de İsrail doğruladı. Filistin’e ihracattaki astronomik artışın, İsrail’e satıştan kaynaklandığını İsrail makamları faş etti. Türkiye, 2024’te İsrail’e en çok ticaret yapan beşinci ülke oldu. İsrail’e ticaret kısıtlamalarının ardından Türkiye’nin Yunanistan’a artan ihracat da dikkati çekti. Demir çelik ticareti yıllık yüzde 65, Eylül’de yüzde 88 arttı. Bu durum sevkiyatın Pire Limanı üzerinden İsrail’e gittiği şüphelerini kuvvetlendirdi.

-Bir Yunanistan şirketine ait Barselona’dan İsrail Askeri Endüstrilerine çelik taşımak için yola çıkan, VELA gemisi Mersin Limanı’na gelmişti. İktidara geminin durdurulması çağrısı yapılırken Madleen’e tepki gösterilip VELA’ya ses çıkarılmaması tepki çekti. VELA gemisinin sahibi Yunanistan merkezli Holler Shipping, işletmecisi ise yine Yunanistan merkezli Costamare Shipping VELA gemisi İsrail’e mühimmat taşıdığı gerekçesiyle Avustralya’da da liman işçileri tarafından protesto edildi. İşçiler Costamare’nin işlettiği VELA’ya İsrail merkezli ZIM Lines’ın konteynerlerini yüklemeyi reddetti.

-Malatya’daki Kürecik Radar Üssü, 2012 yılında NATO tarafından balistik füze saldırılarına karşı erken uyarı radarı olarak kullanılmak üzere kuruldu. Kürecik Radar Sistemi’nden elde edilen verilerin İran’ın İsrail’e karşı fırlattığı füzelerin erken tespit edilip durdurulmasında kullanıldığı düşünülüyor. Üsten elde edilen veriler NATO üyesi ülkelerle paylaşılıyor. İran’ın daha önce de İsrail’e düzenlediği önceki misilleme saldırısında fırlattığı füzelerin de Kürecik Radar Üssü sayesinde erken tespit edilip durdurulduğu gündeme gelmişti.

-Paris Havacılık Fuarı’nda imzalanan anlaşmayla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın sahibi olduğu Baykar ile İsrail’e silah satan Leonardo, LBA Systems adlı ortak girişimi kurdu.

-İsrail ordusunun yakıt ihtiyacını karşılayan Azeri petrolü İsrail’e Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı üzerinden taşınıyor.” (Haber Merkezi)

Halk Okulu, Sayı: 312

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Benzer Yazılar